İNSANIN İKİLİ DOĞASI (Aushra Augusta) - Dual Çiftleri Betimlemeleri
(Çeviren: Kaan Pullu)
Önsöz
“Socion” makalesinin özetinden sonra ikinci Socionics çevirimi yapmış bulunmaktayım. İnsanın İkili Doğası Aushra Augusta’nın 1996 yılında yayınladığı, Socionics tiplerinin 4 temel Jung dikotomisiyle ele alınarak Socionics’in temellerinin, ikilemlerin tipler üzerindeki etkisinin ve dual çiftlerinin üzerine yazılmış bir makaledir. Makale özellikle tiplerin ikili ilişkilerdeki psikolojik eğilimleri, davranışları ve ihtiyaçları üzerine durarak dual çiftlerinin neden birbirleri için ideal psikolojik uyumu sağlayacağını açıklamaktadır. Aynı zamanda Socionics’e ait başka açıklama ve fikirlere de yer verilmiştir. Belirmem gerekir ki çeviri iki farklı İngilizce bilgisayar çevirisini kaynak kullanarak yapılmıştır ve iki çeviride de hatalar bulunmaktadır. Bu çeviri ise makalenin insan tarafından yapılan ilk çevirisi olma niteliği taşımaktadır. Bu süreçte ILE-SEI çifti için düzeltmelerde bulunan @javontay#4441 (Discord) arkadaşıma çok teşekkür ederim. Çeviri makalenin sadece dual çiftlerinin ele alındığı bölümlerini kapsamaktadır. Diğer bölümler için Wikisocion başta olmak üzere internette İngilizce ve Rusça kaynaklar mevcuttur. Socionics hakkında daha kapsamlı fikir edinmek açısından makaleyi son derece faydalı bulmaktayım ve tamamını okumayı herkese tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim. -
Kaan Pullu
Dışadönük Mantık - İçedönük Etik Tipleri (LSE-EII; LIE-ESI)
1. Çift: LSE (TeSi) - EII (FiNe)
LSE’nin esas niteliği ve değer verdiği şey mantık, yani akla uygun ve mantıklı hareket etme becerisidir. Bu onun tamamen onayladığı ve kuşkusuz güvendiği tek niteliktir. Akıllı ya da zeki olması önemli değildir: eğer çevresindeki insanlar onun mantığını sorgularsa bu onu çok rahatsız etmez. İyi gelişmiş duyuları sayesinde çevresinin estetik niteliklerini algılamakta iyidir ve bir hedonist dahi olabilir. Yine de ilginçtir ki LSE’nin insanlarda en çok dikkat ettiği şey değişmez ve kişinin elinde olmadığını düşündüğü zekaları değil, mantıklı hareket etme becerileri ve dış görünüşleridir. Onun için partnerinin zekası, -partnerinin iradesine bağlı gördüğü- zarafeti ve fiziksel formu kadar önemli değildir. Fazla kiloyu pislik, toplumun beğenisine bir meydan okuma ve yapılabilecek en uygunsuz şeylerden biri olarak görür. Güzel şeyleri çirkin şeylerden ustalık ve kesinlikle ayırır: ancak rasyonel aklı için elverişsiz ve kullanışsız olan güzel şeyleri yok sayar. Şık ve zevkli giyinir, ama fazla süslenmez. Giysilerini uzun süre giyer ve bu giysiler sanki zaman onları hiç etkilememiş gibi yeniliği ve dikkatli giyinmiş oluşuyla dikkat çeker. Rahatsız ayakkabılar da giymez: sonuçta o dış dünyaya bir süs olmak için değil kendisi için giyinir. Ancak çevresindeki herkes –onun estetik algısı için- güzel giyinmelidir.
Karşı cinse karşı çekimi oldukça bilinçlidir: bundan çekinmez. Asıl bunu tecrübe edemeyenler acizdir, kendisinin değil onların çekinmesi gerekir. Ancak hisler konusunda daha fazla zorlanma söz konusudur. Sevgi ihtiyacını hisseder, sevmek ve sevilmek ister, ancak aşktan nasıl bir şiir yapacağını bilemez. Kadınları etkilemek için düşünceli ve kibar davranır, onlara hediyeler verir ve yardım eder, ancak duyguları hakkında güzel sözler söylemez. Bu ona acı verir, çünkü çok zor ve anlamsız görür. Bu yüzden duygular konusunda pasiftir: duygular onun zayıf noktasıdır. Kolayca aşık olamaz: kandırılmaktan ve arzuyu gerçek sanmaktan korkar. Eğer aşk mantığa ters düşerse onu bir kenara atar. Bu tip geleneksel olarak “erkeksi” kabul edilen tiplerden biridir.
Gelişmiş duyulara sahip insanların sezgileri az gelişmiştir, bu yüzden kaza eseri ya da beklenmedik olan her şeyden kaçınırlar ve mutlak netlik ve anlaşılırlık isterler. Şüphe duydukları, güvenmedikleri, sorunlar yaşadıkları birini sevemezler. Tamamen bağımsız olan ve kendilerinin yardım ve ilgisine ihtiyaç duymayan birini, aynı zamanda kendi bakımları için herhangi bir şekilde çaba göstermeyen ve uğraşmayan birini de sevemezler. Hisler konusunda risk almayı sevmezler: kendilerini arzulamayan birini arzulayabilirler ama kendilerini sevmeyen birini sevemezler. Duyguları dışarıdan neredeyse hiç algılanamayan, derin içedönük his ve duyguları olan bir partnere ihtiyaç duyarlar: iç dünyalarında başkalarının hislerini kendi hisleriyle ölçebilen bir partnere. Dışadönük mantık tipi için tüm eylem, kaygı ve çabalarına son derece nazik ve olumlu bir duygusal değerlendirme almak aşırı önemlidir. Onun için partnerinin ruh halini bozmadığında, partnerini mutlu ettiğinde hayat ışıltılı, rahat ve temizdir.
Hayallerinin prensesi çok fazla inisiyatif almaz, fark edilmeyi bekler (yine de -bir “etik tip” olarak- yeni bir insanla temasa geçme inisiyatifi kendi ellerindedir). Başkaları ona ilgi gösterdiğinde ihtiyatlı ve nazik bir şekilde kendini tutar, şaka yaparken bile hiçbir olumsuz tavır göstermez. Böyle şakalar anlaşılmaz: kişiliği hakkında olumsuz duygu değerlendirmeleri ve bunu takip eden mesafe koyma olarak algılanır. Yapmacık tavırlar kimseyi baştan çıkartmaz ya da etkilemez.
Bu çiftte kişinin partneri için bir sorumluluk hissi vardır. Çoğu zaman kişi partnerini gerçek ya da kurgulanmış düşmanlardan korumakta kendisini korumasından daha saldırgan davranır. Özen de partnerine yol ve yönergeler göstererek, partnerin aktivitelerini düzelterek ve denetleyerek gösterilir. Bir partnerin zorlandığı ve yapamadığı her şey diğer partner tarafından zevkle ele alınır ve yapılır. Ancak bu sadece gerçekten bir zorlanma söz konusuysa, iradesizlik ve isteksizlik söz konusu değilse geçerlidir. Bu çiftte iki partner de birbirinin üretken aktivitelerini etkileyen her türlü zorluğu yenmek için uğraşır. Burada bir partnerin başka birisinin etkisinde kalıp başkalarının tavsiyesini dinlemesi hoş karşılanmaz.
LSE gelişmiş ve seçici olduğu için (davranışta ikincil element ilkinden her zaman daha seçicidir) kendi güzellik anlayışını partnerine dikte etme eğilimi gösterir. Neyin güzel olup olmadığını, bir şeyin uyumlu ve uygun olup olmadığını bildiğinden her zaman emindir. Başkalarının bunu beğenip beğenmemesi ya da toplumun bunu modaya uygun bulup bulmaması onun için çok önemli değildir. LSE için kendi duyusal tercihleri olan biriyle yaşamak duyusal ve estetik problemleri çözmesi gereken, kendini LSE’nin iradesine bırakacak ve onun talimatlarını dinleyecek biriyle yaşamaya göre çok daha zordur.
En uygun olanı EII’nin hisleridir. O sessiz, içsel ve yabancıların algılayamayacağı bir hisler denizinin taşıyıcısıdır. Onun hislerinin dünyası o kadar saf, zengin, özgüvenli ve kendi kendine yeterlidir ki sevginin sözlü ifadesine ihtiyaç bile duymaz. Bir kelime bile duymadan kimin kimi ne kadar sevdiğini, kimin kime ihtiyaç duyduğunu ya da duymadığını anlar. Bu tipin değerli bir özelliği de başka birinin duygularına adapte olabilme, onunla empati kurabilme, onların duygusal stres ve gerginliğini götürme, onları sakinleştirmedir. Bu insanlar her ne kadar soğuk, suskun ve hatta duyarsız gözükseler de sürekli birilerine aşıktırlar, sürekli birilerine hayranlık duyarlar ve ruhlarının karşısında saygıyla eğilirler. Diğer tüm sezgisel tipler gibi onların da sevgisi platonik ve ruhanidir.
LSE için nasıl sevildiğini bilmek önemliyse ve bu olmadan nasıl seveceklerini bilemezlerse EII için de arzulanmak öyle önemlidir. Biriyle arzusu yüzünden birlikte olmaz, kendi eğilimleriyle tatmin olmaz, bunu boğmaya ve bundan etkilenmemeye çalışır. Cesaret çabuk gelişmez, sevdiğine karşı güven ve arzusunun gülünç gözükmeyeceği ve başkalarının gözünde aşağılık duruma sokmayacağına dair özgüven de öyle.
EII hoş duygular arzular. Bunlar zeka, mantık, aktivite ve etkinlik, koruyabilme becerisi ve partnerinin talepkar doğasıyla sağlanır. Aşkın başka bir kanıtına ya da aşk hakkında konuşmaya gerek yoktur. Partnerin bu hoş duygular ve hayranlığı davranışlarıyla uyandırması gerekmektedir: buluşmalara geç kalmaması, sözlerini tutması, kibar ve özenli olması... Bu asla yanıltılmayan ve kişinin farklı rüyalara dalabileceği bekleme hali, bu bilgi sindirim tipinin en zevk aldığı şeylerden biridir. Böyle biri başkasının zevk ve arzularına göre yaşamak ister: kendi böyle zevk ve arzulara sahip olmadığı için değil ancak bir ilişkide bütün bir uyum hissetmek istediği, iradenin birleşmesini yaşamak için. Bu yüzden bir taraftan uyum sağlamaya yönelik bir eğilim vardır, ancak öbür taraftan en az bunun kadar coşkulu bir şekilde ikisinin de arzularının aynı olmasını ister.
EII karşısındakinin ne istediğini bilmek ve ona adapte olmak ister. Ama LSE hariç kimse EII’ye adapte olamayacak, onun en temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak ve her zaman her yerde kendi düşünceleri olmayacaktır. Çok zeki ama düşüncelerini kısa kategorizasyonlardansa derin fikir ve düşünceler şekilde ifade eden birisiyle sorunlar baş gösterecektir.
Böyle birinin yanında EII sürekli tatminsiz ve mutsuz duracaktır. EII’nin yeterli karakterden yoksun, aşırı toleranslı, fazla yumuşak başlı olduğunu ve eğitimli her insanın kendi oturmuş tercih ve zevkleri olması gerektiğini söyleyebiliriz. Ancak iki partnerin de “zevkleri” olan bir evlilikte (ör: LSE ve ESI) çoğu zaman elde edilen şey iki farklı zevk değil, iki bağımsız kişiliğin arasındaki çatışma ve kavgalardır.
2. Çift: LIE (TeNi) - ESI (FiSe)
LIE’nin de güçlü özelliği mantığıdır. Gelişmiş soyut düşünme becerisi yüzünden partnerinin dış görünüşüne karşı dikkatsizdir ve çok az dikkat eder. Hatta çoğu zaman fazla güzel fiziksel niteliklere sahip bir partner ona rahatsızlık verir. Kendisi için en güzel partnere değil, kendisinin fiziksel anlamda en çekici olacağı bir partnere ihtiyaç duyar. Çevresine fazla dikkat etmediği için başkalarının kendisini nasıl gördüğünü her zaman anlayamaz, dış görünüşü hakkında sık sık güvensiz hisseder ya da kafasında kurduğu cazibesizliğine üzülür. Sezgisel tipler için fiziksel benliklerinin farkına varılması aşırı önemlidir, bu yüzden estetik zevkleri gelişmiş, zevklerine güvenilebilir partnerlere ihtiyaç duyarlar. “Beni gelişmiş, hatta seçici ve gösterişli bir zevk algısına sahip olmasına rağmen beğendi”, “Başkalarına karşı çok eleştirel olmasına ve çoğu kişiyi çekici bulmamasına rağmen beni beğendi” hissine ihtiyaç duyarlar: “Beni nasıl olduğumu umursamadığı için değil; beni ben olduğum için beğendi”.
Tüm mantıksal tipler gibi LIE’nin de etik his ve duyguları az gelişmiştir. Sadece kendi fark edilmiş hisleri iki kişiye yetebilecek, aynı zamanda arzuları da iki kişiye yetecek birini devamlı olarak sevebilirler. Ev hayatında unutkandır, partnerinin zevklerine tamamen güvenir ve onun kendisini yönetmesine izin verir.
ESI ona en uygun partnerdir. O derin etik hisler ve sevginin yaratıcısıdır. Ancak bu tipin duyuları da iyi gelişmiş olduğu için oldukça bağımsız biridir ve erotizmin iki tarafını da tekelleştirir. Bu tip duygularını göstermez -bu yüzden çoğu zaman soğuk gözükür- ve delici keskin bakışlarıyla çevresini sertçe ve hatta kindarca değerlendirir ve yargılar. Konuşurken adeta güvensiz, delici bakışlarıyla karşısındakini yakıp kül etmemek için başkalarının yüzüne direkt bakmaz.
İkinci element ilkinden daha yaratıcıdır, bu yüzden herhangi bir şekilde dışavurumu kişi için daha zevkli ve daha değerlidir. Bu yüzden estetik konusunda ESI çok seçici, kesin ve çoğu zaman nahoştur. Herkes düzeni sever. Bazıları düzene daha fazla ihtiyaç duyar ama herkesin bir miktar düzeni olması daha kolaydır. Ancak ikinci elementi duyu olan insanlar kabul edilen düzenden en ufak bir sapmayı abartılı derecede ani şekilde fark ederler. Belki de bu yüzden bakışları bazılarına rahatsız edici, aksi ve kindar geliyordur. Ev düzeni (özellikle psikolojik olarak uyumlu partnerin eksikliğinde) uğruna harcanan zaman, enerji ya da efor dikkate alınmadan putlaştırılabilir. Onlar için sanat, giyim, iç dizayn ya da zevkli bir his verecek ya da verme ihtimali olan her şey için kendi zevkleri çok önemlidir. Onların yanında sadece kendi “estetik duyu programları” olmayan insanlar rahat hissedebilir. Sadece bir sezgisel tip başkası kendisine hayatını rahatlatan, basitleştiren ve zenginleştiren “duyu programları” sağlayan birine kolaylıkla adapte olabilir ve bundan mutlu olabilir.
ESI gelecek hakkında düşünmez, bugün yapması gerekenlere göre yaşar ve hiçbir şey için beklemeyi sevmez: “Bugün yapabileceğim şeyi yarına ertelemem” der ve bugün aklına ne geldiyse yapar. Bu tip uzlaşmasız ve inatçıdır, bu yüzden bugünde değil geçmişte ve gelecekte yaşayan, mevcut ana yeterince dikkat etmeyen LIE için son derece iyi bir partnerdir. LIE de kelimelerle değil davranışlarıyla sevgisini göstermeyi sever, ancak LSE’den farklı olarak bu “eylem” ve “projeleri” kendisi bulmaktansa tüm gündelik somut işlerde keyifle partnerinin iradesine teslim olur. Partneri istiyorsa herhangi bir anda elindeki işi bırakıp başka bir işe başlar.
ESI bir öğrenci hayalindeki erkek hakkında şunları yazmıştı: “Modaya uygun, her zaman tertipli ve traşlı, vücudu zayıf. İletişimde her zaman kibar ve nazik, bana ve başkalarına karşı dikkatli. Kıskanç değil, yalancı değil, bencil değil. Her soruda kendi bir fikri var. Benimle birlikte tiyatroya, sinemaya, sanat galerilerine, konserlere gidiyor. Uzun yürüyüşleri, yolculukları, kampa gitmeyi seviyor. Çok konuşuyor, aklına gelen her şeyi bana anlatıyor. Ve evde: o benim yardımcım ve asistanım.”. Bu betimlemede LIE’nin resmini görebiliyoruz. O gördüğü, okuduğu ve duyduğu her şey hakkında konuşmayı ve tartışmayı sever. Sadece o, bu kızın tüm isteklerini itaatkar bir şekilde taşıyabilir.
Dışadönük Etik - İçedönük Mantık Tipleri (ESE-LII; EIE-LSI)
1. Çift: ESE (FeSi) - LII (TiNe)
Dışadönük etik tipinin duyguları güçlü, renkli, inandırıcıdır; büyük bir dışavurumla gelir ve sık sık oldukça buyruk veren bir üsluptadır. Bu insanlar duyguları konusunda çekingen değillerdir ve onları saklamazlar. Hislerinin derinliği ve çeşitliliği kendilerinde en değerli gördükleri şey ve başkalarını değerlendirme temelleridir. Dışavurumun duygusal yönlerini mükemmelleştirmeye çalışırlar, bu yüzden şiir ve müziğe karşı özellikle güçlü bir eğilimleri vardır.
Sadece sevdiklerine karşı duyguları değil, tüm duyguları hakkında rahatlıkla konuşurlar: korku, nefret; onu şaşırtan, keyiflendiren, kızdıran şeyler...vb. Bu arada duyguları bilinçli olarak kontrol edilir, yönlendirilir ve yönetilir. Ruh hali onlar için bilinçsiz ve iradesiz başlarına gelen bir şey değil, bizzat yarattıkları bir şeydir. Duygular çoğu zaman hayatın ana unsuru, özü ve aynı zamanda -mantıksal insanlardaki gibi- karışıklık değil, süsüdür. Dışadönük etik tipleri çoğu zaman keyifli konuşmacılar ve iyi dinleyicilerdir: karşılarındakini anlamayı bilirler, hayran kalırlar, onaylar, duygularını paylaşır ve kendilerini onlar yerine koyabilirler. Böylece başkalarını samimi olmaya cesaretlendirebilir ve onlara duygularını düzenlemelerinde yardımcı olabilirler.
Onaylama ve ilham verme yetenekleriyle kendi coşkularını başkalarına geçirir, onların ruhları ve modlarını yükseltir, onları harekete geçmeye teşvik ederler. Bu insanların duyguları vicdanları tarafından o kadar güçlü kontrol edilir ve duygularının geçerliliği konusunda öyle özgüvenlidirler ki sevdikleri nesnenin kendilerinde canlandırdığı hisler ne onların kafasını karıştırır ne de kararsız bırakır. Garip ve anlaşılmaz olan tek insan kimseye hayran olmayan, hiç keyif vermeyen ya da başkalarına bir şey hissettirmeyendir.
Çoğu zaman sadece cesur insanların, yüksek özgüven sahibi insanların, duygularını saklamadığını düşünürler. Fazla söze gerek yok: bu kendinize duyduğunuz saygıyla ilgilidir. Yine de duygularına saygı duyan insanlar her zaman kişiliklerinin başka yönlerini göstermekte aynı derecede özgüvenli değildir: zeka, irade, yetenek gibi. Burada önemli olan tek şey kişinin duygularının meşruluğudur. Ve her ne kadar kendine güveni çok yüksek olmasa da dışadönük etik tipi duyguları konusunda utangaç değildir.
Terbiyeli dışadönük etik tipi iğrenme ve öfke gibi negatif hislerinin bir kısmını saklama ihtiyacı duyar. Ama hayranlığını niye saklasın, neden bir başkasının kişisel memnuniyetini artırmaya çalışmasın ki?
Daha önce bahsettiğimiz içedönük etik tipi karşısındaki insanı anlamak ve keyif verici hisler yaşamak ister. Dışadönük etik tipiyse bu duyguları kendisi için aramaz, ama daha çok başkalarına bu duyguları vermeye çalışır. Başka birine keyif vermek onu mutlu eder. Hayatın anlamı etraflarındaki insanlara olumlu duygular sağlamaktır: onların aktivitelerini desteklemek, onlara cesaret vermek ve hatta eğer gerekirse onları durdurup başka bir yöne yöneltmek. İşte bu yüzden dışadönük ve içedönük etik tipleri birbirini anlamaz, birbirlerini bencillik ve ikiyüzlülükle suçlarlar.
ESE gelişmiş duyulara sahiptir, böylece insanların kişisel niteliklerinin yanında fiziksel niteliklerini de fark ederler. Sadece kişisel değil, fiziksel veriye de ihtiyaç duyarlar. Bu tipin ilgisini sadece zihinsel ve entelektüel özellikler değil; aynı zamanda partnerlerinin görünüşüyle ilgi uyandırması, duruşu, zarafeti de çeker. Bu tipin gelişmiş estetik algısı vardır, dağınıklık ve pisliğe dayanamaz. Başka birinin zevkine uyum sağlamaz. İçedönük mantık tipi onun için dışarıdan kapalı, gizemli, anlaması güç ve bu nedenle aşırı derece çekici gözükür. Dışadönük etik tipin parıldayan duyguları, iyi ve güzel her şeyden zevk alma becerisi içedönük mantık tipinin canlılığını yükseltir ve ruh halini iyileştirir. İçedönük mantık tipi duyarsız değildir ama duygularının ne kadar münasip olduğundan her zaman emin olamaz. ESE ise tam da LII’nin ruhunda kümelenmiş duyguları ustaca dışavuracak o insandır. İşte bu yüzden LII onu takdir eder.
LII yeterince uysal, partnerine uyum sağlayan, onun zevklerini onaylayan, erotik inisiyatiflerine cevap veren bir partner olduğu için ESE için özellikle uygundur. LII hislerini ve ilgisini sadece sevdiğinin gözünde sadece sevgi değil, aynı zamanda arzu da açıkça göründüğünde itiraf edebilir.
LII bencil değildir. Başkalarının menfaatlerini her zaman düşünmediği gibi kendisininkileri düşünmekte daha da kötüdür. Diğer tiplerden daha fazla iyi bir insan gibi hissetmeyi isteyen bir tiptir. Ama onda yetersiz olan his de tam olarak budur. Bu yüzden onun menfaatlerini koruyacak ve bencillikten ve kendine bakımdan yoksunluğu yüzünden onu azarlayacak bir partnere ihtiyaç duyar. Onu çalışmaya teşvik etmeyen, herhangi bir aktivite istemeyen, onun menfaatlerini umursamayan ve onun da korumasını sağlamayan biri, onu sevmiyordur. Onu gözetmeyen biriyle yapması -tüm sezgisel tipler için olduğu gibi- imkansızdır. İlgi olmadan sezgisel tipler kendilerinden çok fazla şey isteyip fiziksel anlamda tüketebilirler. Menfaatlerinin korunması ve tüketici aktiviteler hakkında eleştiriyi LII değerlerinin tanınması ve sevilmelerinin kanıtı olarak görür. Bu, yokluğunda yaşamakta çok zorlandığı bir şeydir. Geri kalan her şey daha az önemlidir.
LII’nin güçlü yanı mantıksal düşüncedir. Onu sosyal katılıma teşvik eden ikinci (yani “yaratıcı”) fonksiyonu olan dışadönük sezgi de fark edilmeye ihtiyaç duyar. Bu nedenle kendi aktivitelerinden tatmin olmak için partnerinin onayına ihtiyaç duyacaktır. Böyle bir onay almadığında LII kendini kaybolmuş hisseder. Bu yüzden bir birey olarak işleyişi partnerinin zekasına, hassasiyetine ve onaylama becerisine bağlıdır. Arada bir partnerinin duygularını anlaşılması güç maskaralıklarla kontrol etme ihtiyacı duyar. Eğer partneri kabul edilebilir tepkiler varsa arada bir bağ vardır ve her şey güzeldir. Yanlış davranışlarının ayıplanması onu kamuoyuyla ilgili konularda yönlendiren bir pusula olarak elzemdir. Ek olarak partneri onun yaptıklarıyla ilgilendiği sürece o da kendi kişiliğiyle ilgilenir. Bu yüzden partnerinin onun uygunsuz davranışlarını onaylamadığını da göstermesi gerekir. Eğer bunu yapıyorsa bu, partnerinin onun farkına vardığı, önemsediği, dikkat ettiği anlamına gelir.
Cinsel anlamda partneriyle birliktelik karmaşıktır. Arzuladığını ya da arzularını kendi iradesiyle değiştirmez. Onun için “kendini sevdiğinden emin olan ve sevildiğinden emin olmasını da bilen birini sever” diyebiliriz. Dışadönük duygular iki kişinin birlikteliğinin temelidir: duygusal anlamda daha aktif olan dışadönük etik tip çok daha pasif ve girişimlerinde daha az cesur olan içedönük mantık tipine kendisi ve eylemleri hakkında özgüven aşılar, bir temel sağlar, harekete geçirir. Bir kişinin diğeri üzerindeki etkisi adeta -seviyesi iki kişinin de zeka seviyesine bağlı- bir mucize gibidir.
2. Çift: EIE (FeNi) – LSI (TiSe)
EIE’nin duyguları da güzelce dışavurulur ve herkes tarafından açıkça görülebilir, ancak soyutturlar. Duyguları ve tecrübeleri hakkında konuşabilirler ancak hisleri platoniktir: çok sevdikleri birisini bile arzulamaya cesaret edemezler. Yetersiz cinsellik eğitimi de belli bir önem taşır, ancak bu yetişme tarzı onların hayatlarını sadece daha karmaşık hale sokar. Kendilerine güzel hisler gösteren herkese karşı anlayışlıdırlar ancak bu hisleri ilgiyle birleştirmek için uzun zaman ve partnerden ısrarlı bir ilgi gerekmektedir.
Çekim, diğer sezgisel tiplerdeki gibi, biraz “gıyabında” bir karaktere sahiptir: yani nesne sadece yokluğunda tamamen bilinçli bir şekilde arzulanır. Sevdikleri kişi gözlerinin önündeyken çekim gerçekdışı ve hayali gözükür. Eğer partnerleri psikolojik uyumsuzluk nedeniyle onları yeterince anlayamıyorsa evli olsalar bile cinsel yakınlıktan uzak dururlar. Partnerlerine karşı olan hislerini somut yardım ve gözetimle değil de dramatik hikayeler ve başlarına gelebilecek tehlikeli durumlar hakkında uyarılarla ifade ederler.
İlginçtir ki EIE doğuştan gelen mağrur ve kibirli bir tavırla kendini tutmasıyla karakterize edilir. Dışarıdan bu kişi her niyeyse burnu havada taklit yapıyor ya da poz veriyor gibi gözükür. Bu “kibir” eylemlerinde pratik ama başkalarıyla ilişkilerinde dışarıya kapalı LSI için çok çekicidir. Bu, ona özgün bir özgüven ve emniyet hissi verir. Bu duygulardan oluşan havai fişeğe yeraltına sürülmüş olan kendi duygularını ferahlatıp canlandırdığı için minnettardır. EIE de kendisini partnerinin pratik ve estetik programına adapte eder. LSI güzelliğe düşkündür.
Çok keskin bir güzellik algısı ve bu güzelliği etrafında görme, değerlendirme ve yaşama arzusu vardır. LSE kadar pisboğaz da değildir: ne yiyip içtiği onun için o kadar önemli değildir. Yine de dünyayı zarafetiyle ve özellikle partnerinin zarafetiyle (ya da – güzel nesnelerle) etkilemek ister. LSI ilgisini saklamaz, bundan utanmaz ve sık sık bunu alenen gösterdiği izlenimini vermek ister. Delici, doyumsuz bakışlarını karşı cinsten kimse görmezden ya da beğenmezden gelemez, bu da çoğu insanı rahatsız edebilir.
Ancak EIE bu doyumsuz bakışlardan huzursuz olmaz çünkü partnerinin ne kadar da beğenilen ve arzulanan biri olduğunu görür. LSI sevdiğine tamamen bilinçli bir ilgi ve tanımlaması zor hislerle uzanır. Başkalarının hislerini duyguların görünür dışavurumlarına göre yargılar. Bu yüzden kendi sevilme isteğini partnere karşı bir arzuyla karıştırma hatasına kolay düşer. Kendisini bilir ve bu yüzden fazla güvenmez.
Bu açıdan vurgulu kibriyle EIE, LSI'nin tam da ihtiyacı olan şeydir: bu tip bir insan birbirlerini bağlayan hislerin gerçek olduğunu anlamadan kolay kolay kimseyle yakınlaşmaz. LII, partnerine LSI'den bile daha bağımlıdır. O sadece hisleri anlamamakla kalmaz, aynı zamanda başkasına karşı çekimini de anlamaz. Bu yüzden daha dikkatlidir, alaya alınmaktan daha çok korkar. Bu tip erkekler anti-feminist kılığına girebilir, kadınlar da (özellikle böyle bir eğilim yetişme tarzından da geliyorsa) aşağı yukarı aynı açıklıkla cinsiyetle ilgili soruları hakir görür. Bu “anti-feminizm”in arkasında genelde göze çarpan bir kalıcı, değişmez insan ilişkilerine karşı bir arayış gizlidir. Bu, “Tüm kadınlar değersizdir” demekten çok “Acaba beni hep sevebilir mi?” diye sormaktır.
Dışadönük Duyu - İçedönük Sezgi Tipleri (SLE-IEI; SEE-ILI)
1. Çift: SLE (SeTi) – IEI (NiFe)
Diğer dışadönükler gibi SLE de inisiyatifin başkalarından başlamasını sevmez. Abartılı inisiyatif alan herkes yavan, rahatsız edici, sıkıcı ve genel olarak “aradığı o kişi” değildir. Bazen bunu göstermek istemez, (özellikle bir kadınsa) kibar gözükmeye çalışır, ama bu ona kendini acınası hissettirir. Bu tipten birisi aşkın fiziksel kısmına hakkı olduğundan şüphe duymaz, ancak bunu sadece kendi arıyor ve başkalarınca empoze edilmiyorsa kendini rahat hisseder.
Arzu, yani bir başkasının bedeniyle bir olma isteği, anlaşılır ve sık gerçekleşen bir olaydır. Bu onun doğasının değişmez bir parçasıdır. Zayıf noktasıysa duygularıdır. Başkalarını kendi standartlarına göre değerlendirdiğinde kendisinin başkalarınca arzulanabileceğini bilir ve hatta bundan emindir, ama sevilebileceğinden nadiren bu kadar emin olabilir. Arzu, onun kendini gerçekleştirmek için sık kullandığı bir yöntemdir. Sevgi, yani bir başkasıyla psikolojik olarak bir olma isteği, ise herkesin sahip olamayacağı bir lükstür. Bu yüzden partnerinin onun hislerine kendi değer verdiğinden fazla değer verdiğinden emin olmadan kendi hisleriyle ilgili konuşamaz.
Eğer bir kere ağzından kaçıracak olursa da kendine ihanet etmiş gibi hisseder. Sevgiden biriyle psikolojik anlamda bir olmak anlamında değil, yasak bir arzu olarak, hak edilmemiş bir lüks olarak korkar. Sadece sevgiden değil, aynı zamanda birçok başka histen de korkar. Kendisi de onu yakından tanıyanlar da onun korku ve nefret gibi hisleri bilmediğinden emindir. Başkaları onu şaşırtamaz ya da kıskandıramaz.
Duygusal anlamda SLE sadece IEI'ye karşı açık olabilir çünkü IEI hem kendisi yeterince duygusaldır, başkalarının hislerini anlar ve kendi hislerini saklamaz; hem de çaresiz ve kaybolmuş izlenimi uyandırırlar. SLE ancak böyle birisiyle konuşurken duygularının alay konusu olacağından korkmaz. Reddedilse bile, o kadar aciz ve ihtimal dışı gelecektir ki bundan rencide olmayacaktır.
Ek olarak SLE, partnerinin üzerindeki cinsel baskıdan ciddi duygular ve istikrar için ön koşul olarak etkilenecektir. Erkekler için sıklıkla kadınların zayıflıklarını aradıkları söylenir, çünkü sadece güçsüzler zayıflıklarını gösterir. Bu yanlıştır. Bazı insanlar, bu farklı bilgi sindirim tipleriyle alakalı olduğu sürece, başkalarından daha güçsüz değildir. Aynısı iki insan arasındaki ilişki için de söylenebilir.
SLE'nin gücü enerjisi, mantıksal çıkarımlara varmadaki becerisi ve duygularından feragat edişidir. Zayıflığıysa hislerini göstermemeye çalışmasıdır. IEI'nin gücü ise başkalarına uyum sağlayabilmesi ve duygularını yönlendirebilmesidir. Ancak bir SLE seven bir kadının onu acizliğiyle çekeceğini düşünür, çünkü IEI'nin saklamadığı hislerini SLE zayıflık olarak algılar. IEI içinse SLE de en az kendisi kadar acizdir. Sonuçta, bu tipten bir kadın SLE ve SEE arasında kaldığında sadece “acizliği”, yani aşka karşı çekingenliği, yüzünden SLE'yi seçecektir: SEE ise duygularını saklamamak bir yana, duygularıyla gurur duyar.
2. Çift: SEE (SeFi) – ILI (NiTe)
SEE sadece duygularını saklamamakla kalmaz, aynı zamanda onlarla gurur duyar. Eğer ruh haline uyuyorsa hayranlığını göstermekte daha rahattır ve bunu hem sözleri hem de görünüşüyle yansıtır. Bütün bir aşka, hem fiziksel hem psikolojik birleşmeye, her zaman hazırdır; tabii ki ihtiyaç duyduğu sürece. Hissi kısa süreli olsa bile. Arzuladığı şeyin ne olduğunu çok iyi bilir. Ona adapte olmaz, onun üzerinde hakimiyet kurar. Diğer duyusal tipler gibi SEE çevresinin estetik güzelliğine, temizliğine ve düzenine çok önem verir. Sık sık yaratılışından gelen bir zevke sahiptir: nasıl güzel giyineceğini bilir ve etrafındaki insanlardan da aynısını bekler. Partnerinin fiziksel niteliklerine dikkat eder. Aktivite ve maceralarında çok fazla inisiyatif alır, ancak bir denge algısı yoktur. Çoğu zaman yapabileceği her şeyi yapıp yapmadığından emin olamaz.
SEE'nin hayatı yakınındaki insanların ona düşünerek hareket etmesi ve zekice davranmasını söylemesiyle güçleşir. Çoğu zaman erkekler bu duruma düşer çünkü kadınların davranışlarında mantık daha az aranır. SEE buna kötü yanıt verir: böyle sözleri hoş göremez, böyle bir gereksinim onu çıldırtır ve mantıkla bağını tamamen koparır. Başka bir deyişle o, başkaları tarafından böyle şeyler talep edilmediği, saygı ve önem gördüğü sürece, mantıklı ve zekice davranır. Kimse onun mantığıyla tartışamaz, onu etkilemenin tek yolu hedeflerini daha soylu ve erişilmesi zor hedeflerle kıyaslamaktır.
Bu tipin inisiyatif alma ve proaktif nitelikleri öylesine fazladır ki hiçbir eleştiri, hatta herhangi bir insan tarafından yapılan her aksiyon ve aktiviteyi yargılayan ILI'nin bitmek bilmeyen dırdırı ve mızmızlanması bile onun keyfini bozamaz. Tersine, eleştiri onu sakinleştirir, ona ne kadar da çok şey başardığını ve yaptıklarının farkına varılıp dikkat çektiğini gösterir. Bu insanlar konu iş ve verdikleri sözlere gelince özeleştiri yeteneklerinden yoksundurlar: gözlerinde büyüttükleri için değil, hafife aldıkları için. Başkaları onları sürekli ilgi odağı olmak istiyor sanır, ancak tek ihtiyaç duydukları etraflarını saran bu “kaos” ortamının bir düzene kavuşması, onu yendiklerini hissetmektir.
Proaktif ve talepkar doğaları nedeniyle SEE'ler çoğu zaman duygular besledikleri nesnelere karşı hayal kırıklığına uğrar ve sinirlenirler. Bu nesneler “aradığım şey değilmiş” olur, ruhlarının aradığı şeyle yeterince uyum sağlamazlar. Ve burada asıl olan, adapte olmadan uyum sağlayabilecekleri türden birini bulmaktır. Herkesin hayalini kuracağı biri...
Ruta isimli kadın bir öğrenci “hayallerindeki şövalye”yi şöyle yazmıştı: “Yakışıklı ve biraz melankolik olmalı (H. Hesse'nin Bozkırkurdu romanının ana karakteri gibi). Büyük, üzgün gözleri olmalı ve fazla konuşkan olmamalı. İltifat etmemeli ve böylece erişilmez bir hava yaratmalı. Benim uğraşmaya değmez gördüğüm sayısız problemle boğuşmalı. Ben onun üzgünlüğüne ve ciddiyetine çekilip onu neşelendirmeye, ruhunu canlandırmaya, mutlu etmeye çabalamalıyım.
Eğer bir partide onun gibi biri olsaydı hiç sıkılmaz, aksine canlanır ve neşelenir, onu güldüremesem bile gülümsetmeye çalışırdım.”. Bu duyguları oldukça sabit, maceradan uzak ve tamamen sevdiğinin isteklerine bağımlı olabilen ILI'nin bir betimlemesidir. Uzun bir süre başkasının ilgisine güvenmez, bir kanıt görmek için bekler, bu yüzden ulaşılmaz ve ciddi görünür: bu da tam enerjik, ısrarcı, kendi istikrarsızlığından sıkılmış partneri SEE'nin çok ihtiyaç duyduğu şeydir.
ILI'nin ana karakteristiği sadece -neredeyse tüm içedönüklerde tipik olan- nadiren inisiyatif alması değil, aynı zamanda gerekmeyen herhangi bir aktivite gösteren herkesi dalgaya almasıdır. Onların gözünde aktif herkes sahneye tırmanıp ilgi odağı olmaya çalışır, sonra da kendi aptallıklarıyla patlarlar. Bazıları bunu aklı başında bir bakış açısı, objektif ve bağımsız bir değerlendirme, insanların hoşuna gitmeyecek şeyleri söyleyebilme olarak görür.
Böyle düşünmeyenleriyse ILI karşısına alır ve düşmanları yapar: zaten her zaman her yerde ortama bir miktar zift düşürmeyi becerir. Erich Fromm bu tipi ilginç bir şekilde (hatta nekrofil -yani ölü sevici- diyerek) anlatmıştı: “Onu yüz ifadesindeki kötü koku alıyor havasından tanımak mümkündür, inanılmaz bir dokunduğu her şeyi öldürme ve söndürme yeteneğine sahiptir. İletişimde sıkıcıdır: belirdiği her yerde en ufak bir canlılık boğulur, en ufak bir sohbet solar gider. Cansız, sancılı, ölü ve mekanik her şeye çekilir.”. Erich Fromm'un kendisi bir ILI'nin tersi olan ILE'ydi.
Bu iki tip arasında hiçbir algı ve tavır benzerliği yoktur. İçedönük sezgi tipi optimist felsefeye ait bir vaizle ilgili görüşlerini söyleyecek olsa dışadönük sezgi tipi için bu aşırı derecede renksiz gelirdi (Her ne kadar ters bilgi sindirim elementleri birbirine sempati duysa da birbirlerinin motivasyon ve eylemlerini anlayamazlar, bu yüzden güvenmezler). Ancak psikolojik uyum için ona ihtiyaç duyanlar için (Ruta'nın hayallerindeki erkekteki gibi) bu tip iç rahatlığı ve özellikle entelektüelliğin derinliklerinin taşıyıcısıdır.
ILI'nin ilginç bir karakteristiği rıza gösteren, boyun eğen tavrıdır. Gidecekleri yolu bilen ve imtiyaz isteyen, kendisini hedefler bulma sorumluluğundan kurtaran ve aksiyon için onun icat edeceği yöntemleri kullanacak olan güçlü insanları severler. Ancak sadece zekice ya da gerekli olduğunu düşündükleri zaman boyun eğerler, yoksa bunu yapmazlar. Başka bir deyişle sadece gönül rahatlığıyla bir şeyi yapmaya zorlandığını, başka bir yöntem ya da kaçış yolu olmadığını söyleyebilecekleri zaman istekleriyle hareket ederler. Erotik ilişkilerde bu tipten insanlar diğer uğraşlara göre daha da pasiftir: tüm inisiyatif partnerin elindedir ve o da başka hiçbir şey yapamayacağı için “boyun eğer”.
Ancak tersi aptalca olacağında, şartlar, mantık ve anlayış bunu gerektirdiğinde hareket eder; ancak bazı açılardan gerekli ve doğru yol olacağı zaman evlenir. İçedönük sezgi tipi pesimist felsefeye eğilimlidir. Sık sık bir “mizantrop” olduğu söylenir. Bazen onun sadece siyah rengi gördüğü ve kendisinin de şeytani ve kötü bir varlık olduğu izlenimini uyandırır. Ancak bu gerçek değildir. O sadece her zaman endişeyle ve bir şeyleri atladığını düşünerek yaşar. Eğer yaklaşan bir bela ya da tehlike (güzel haberler onu fazla ilgilendirmez) hakkında önceden uyarmazsa kendisini gereksiz hisseder. İnsanlar bir şeyi coşkuyla yaptığında çoğu zaman hatalar unutulur.
İçedönük sezgi ise iyi bir ruh haliyle karşılaştığında sahibine bunda sevinecek hiçbir şey olmadığını, bunun herhangi bir aptal için erişilebilir olduğunu ve daha içinden neyin çıkacağının belli olmadığını hatırlatır: böylece ruh hali yine bozulur ve ne kadar tutku varsa solar gider. Ama bu özelliği onu başkalarının hiç şansı kalmadığında, her şey ellerinden kayıp gittiğinde, kader onlara düşman göründüğünde insanların içini rahatlatmakta üstüne tanınmaz biri yapar.
Bu tipin dip noktası herhangi bir dışadönük duygudan korkacaktır: hem -kendisine olan bitenin gerçek özünü örten bir kamuflaj ya da maske olarak gördüğü- neşeli ruh hallerinden hem de umutsuz ruh halleri ve trajedilerden rahatsız olur. Bu yüzden onları söndürür. Kendisi duygularının emriyle hareket edemez, bu da hassaslığın gösterisinin reddine ve kendilerinin böyle gözükmelerine izin veren insanları sadece arada dünyanın gerçekliğine geri dönmeye yarayan bencil çocuklar gibi görmelerine sebep olur. SEE'nin ihtiyacı olan da budur.
Sonuçta sevdiği kişinin kaderin hilelerine karşı önden düşünebilen, uyarılarıyla herhangi bir saldırı ya da sürprizden koruyan ve eğer felaket yakınsa zamanla ne kadar kötü olacağını gösterebilen biri olması muhteşem bir şeydir. Ek olarak yakıcı sözlerinin yaptığı işten memnun olan insanların ruh halini etkilemediğini de söylemek gerekir. Ve çoğu duyusal tip de zaten bu tarz bir şekilde kendini güvenceye alır: “Başka türlü olamazdı”, “Kafandan daha yükseğe zıplayamazsın” gibi sözler bir dışadönük sezgi tipi için eleştiri gibi gelir, ama aksine bu sözler SEE'yi sadece sakinleştirir.
Onu daha fazlasını yapamamasının kendi suçu olmadığına ikna eder. Aynı söz birine manevi anlamda rahatlatıcı gelirken diğerine suçlama gibi gelir. ILI başkalarının hareket ve davranışlarının küçük detay ve niteliklerinden kafalarında onların çalışan bir modellerini yaratır, bu yüzden çoğu şey onları şaşırtmaz. Yine bu nedenle nasıl hareket edecekleri hakkında net bir düzenleri olmayan insanlara karşı bir tatminsizlik duyar ve aksiyonları üzerine böyle bir davranışsal model inşa edemez.
Dışadönük Sezgi ve İçedönük Duyu (ILE-SEI; IEE-SLI)
1. Çift: ILE (NeTi) – SEI (SiFe)
ILE de diğer dışadönükler gibi başkalarının ilgisi kendi inisiyatifini aştığında bundan hoşlanmaz. Kendi arkadaşlarını kendi seçer. Hem itaatkar insanları ona derinliksiz geldiği için sevmez hem de başkalarının verdiği tavizlerden faydalanan insanları sevmez. Ancak, genel olarak, boyun eğer. Fevkalade kötü bir taktisyendir. Sadece başkalarıyla nasıl arasına mesafe koyacağını bilememekle kalmaz, aynı zamanda bu mesafelerin nasıl olması gerektiğini de bilemez.
Birine öfkelenmeyi, inatlaşmayı, çıkarlarını savunmayı bilmez. Bu yüzden onun için bir tutku olan yeni, karışık, zaman harcamaya değer ilgi çekici işler yerine kendi kişisel “bencil” çıkarları için kullanan insanları sinir etmeye çalışır. Bu yüzden sık sık kötü karakterli biri olarak tanınır. Taviz vermeyi ya da hizmet etmeyi sevmez. Ancak bir amaç için yaptıklarını, başkası için bir şeyler yapıyor olsa bile, taviz olarak görmez. “Başkalarına” bir şey yapmak “başkaları için” bir şey yapmakla aynı şey değildir. Hisler onun için bir tabudur, kaçması gerekir.
Herhangi bir aksiyonun subjektif etik düşüncenin değil, objektif mantıksal düşüncenin bir sonucu olduğundan şüphe duymaması gerekir. ILE partnerinin objektif kabiliyetlerini görür (ama hislerini göremez). İ
lgisizliğin birisinin canlılığını zayıflatabileceği zamanlarda son derece duyarlıdır. İnatçı, ne istediğini bilen, aynı zamanda neşeli, sıcak, sakin içedönük duyu tiplerini sever. Sözünün eridir: her sözünü yerine getirir, bundan zararlı çıkacak olsa bile. Başkalarının canlılığını sağlayacak koşulları yaratmak onun için bir tutkudur. Herkesin canlılığını destekler, onu da kendine özgü bir görev ahlakıyla yapar: duygularıyla değil. Bir görev hissine, ya da başka bir hisse, yakınlaşırsa bu denge kaybolur ve tüylerini diken diken isyan ettirir. İlişkileri bir görevi yerine getirmeleri gerekeceği anlaşıldığı an kötüleşir, ancak o zamana kadar istikrarlı bir şekilde sağduyu ve sıradan pratiklikten çok daha fazlasını yapabilirler.
ILE kimseyi kınamaz. Kınamak bir duyguyu itiraf etmektir ve bu da onun gücünün ötesinedir. O kimsenin kimseyi kınama hakkı olduğuna inanmaz. Başkalarının onu kınamasından ya da öfkeli birisinin başka saldırganlık belirtileri göstermesinden korkar. Kendisi halihazırda hislerini baskılamak için çok fazla güç kullanmaktadır. En ufak bir eleştiride “Madem öyle, o zaman bana ihtiyaç yok” der ve kapıyı çarpıp gider. Ancak bu durumlar kontrol edemediği durumlardan korkar ve kaçınmaya çalışır. Herhangi bir aksiyonda bu abartılı davranışlarda bulunma arzusunun bir nedeni yanlışlıkla kendini borçlu bırakacak ve insanlarla ilişkileri üzerindeki kontrolünü kaybetmesine neden olacak imalardan kaçınmaktır. Erotik hislerde oldukça baskı altındadır. Bu durum başkalarının iradelerine yenik düşemeyen dışadönüklük yüzünden karmaşıklaşmaktadır.
Hassas hislerin olgunlaşması zordur. Uzun süre boyunca şüphe duyar, kıyaslar, düşünür. Bazen kendisini sevdiğini tereddütsüz söyleyebilmek için kendisine 1-2 yıl ayırması gerekir. Bunu başka birisine söylemesi daha da zordur, bu yüzden başka birinin gözünde gülünç, zayıf, bağımlı ve önemsiz konuma düşmemek için mümkünse bu histen kurtulmak ister. Partnerinin hisleri ve duygusal halini de pek anlayamaz. Hislerinin kendi hayal gücünün bir ürünü olduğunu açıklayıp duygularını kabul ettiğinde hafızasında sevdiğinin gösterdiği sempatiye dair birçok kanıt belirir. Ancak bundan keyif alır almaz aptal hafızasıyla kavga etmeye başlar, çünkü bunun tam tersine de bir sürü kanıt hatırlar. Aşk, zihninde şiddetle esen, dizginlenemez bir fırtınadır. Başka hiçbir şeyin yapılamayacağı ve düşünülemeyeceği düpedüz bir saçmalıktır. Bu platonik aşkın en tehlikeli türlerinden biridir. Hisler hakkında anca tedavi edilmesi gereken kronik rahatsızlıklara dönüştükleri zaman başlanır. İlginçtir ki bunlardan karşılarındakinin hislerinden emin olana kadar kurtulamazlar.
Manevi denge, karşısındaki onun sempatisini kesin olarak reddedince ya da kabul edince belirsizlik kaybolur kaybolmaz toparlanır. Bir ILE asla aşk için rekabete girmez. Eğer sevdiğinin ilgisini daha fazla hak eden biri varsa hiçbir rahatsız edici pişmanlık hissetmeyerek ona bırakır, çünkü kendisi hayatını mantığa tabi etmek istemektedir. Ama eğer bir süre sonra sevdiği ona geri dönecek olursa ona karşı sadece şükran hissedilir. Tüm dışadönük sezgi tipleri gündelik hayatında dağınıktır, dikkatsizdir, etraflarındaki şeylerin dünyasıyla geçinmekte zorlanırlar; ve eğer yalnız yaşıyorlarsa kaos etrafa hükmeder, onlar da bunun karşısında kendilerini aciz hisseder. Bu zayıflıklarını ve asla değişemeyeceklerini bilirler, bu yüzden başkalarının dikkatliliklerinden sıkılırlar. Sadece arkadaş canlısı, sürekli olarak uyumlu olan ve iyimser SEI onun için tamamen uygun bir partnerdir.
Bir ILE “Seni seviyorum” ya da “Benim ol” demez. Tıpkı herkesin işe yaramaz zayıflıklarından vazgeçtiği gibi o da hislerinden seve seve feragat eder, ancak kendisi de açıkça bunun kendisini nasıl mahvettiğini görür. Bu yüzden hakkında sessiz kalmayı tercih ettiği iç dünyasındaki en istikrarlı söz “Beni yok edeceksin”dir. Uçurumun kenarında hissettiğinde ve kişiliği komple bir felaketin tehdidi altındayken “Sana ihtiyacım var” der ve bu, Allah korusun, başka bir şeyin yalanı değildir, tüm eksiklere karşı gözünü açar ve böylece bir şeyleri körü körüne kabul etmemesini sağlar.
“İhtiyacım var” sözü yalnız onun gözleri için yeterli duygulara sahip, onun kişiliği için sözleri mümkün olan en iyi şekilde değerlendiren SEI'nin kulaklarına inandırıcı gelir. Onun duygularına sahip olmayan biri için bu sözler kuru ve inandırıcılıktan uzak, hatta kırıcı gelir. İçedönük duyu tipi diğer tiplerden daha büyük bir hedonisttir ve bu yüzden fiziksel gerçekliğinin olağanüstü derecede iyi şekilde farkındadır.
Herkes başkalarını kendisine bakarak yargılamaya meyilli olduğundan başkalarının da aynı şekilde hissettiğini düşünür. Bu yüzden insanlarla duygularını paylaştıklarında başkalarının rahatlığını çok önemserler, nezaket gösterirler ve dikkat ederler. Bu tip en azından başkalarına yük olmamayı seçebilir. Kimseden yardım talep etmez, tüm ihtiyaçlarını kendisi gidermeye çalışır.
ILE için SEI son derece elzem olan özel bir hassasiyet, incelik, karşısındakinin fiziksel benliğine verilen bir dikkat gibidir. Hislerinin dünyasını muhafaza ederken başkalarını da korur. SEI iyi bir taktisyendir. Gündelik hayatında ILE'nin aksine egemenliğini (insanlarla arasındaki mesafe, ilişkilerini bozmama...) korumasını becerir. Ek olarak SEI'nin gündelik hayatında bir ritmi vardır, ILE ise bundan yoksundur ve yokluğunda kendisini desteksiz bir sarmaşık gibi hisseder.
SEI hisler ve duyguların dünyasında kendini iyi hisseder. Başkalarının hislerini algılamakta da iyidir: kimin kendisini ne kadar sevdiğini ve arzuladığını kolaylıkla ayırt eder. Bu tipten bir sanatçı hayatı tüm çeşitliliğiyle değerlendirmek ister. Güzellik ve ahenge aşıktır, bunları hayata geçirir. Ne yaparsa his ve zevkle yapar. Uğraştığı her şeye kendisine ve başkalarına keyif vermesi gereken bir sanat eseri gibi bakar, uğraştığı şey yemek yapmak olsa bile. Aşkta da bir sanatçı gibidir. Sevdiği yeterince özenli değilse onu bir başkasıyla değiştirmenin ne kadar kolay olduğunu bilir. Arzuları ve ihtiyaçlarının oldukça farkındalardır ve bunun sorumluluğunu karşılarındaki partnere devretmez. Bu da kendi inisiyatifi altında hislerine güvenmeyi ya da onları terk etmeyi bilemeyen ILE'nin tam da ihtiyacı olan şeydir.
2. Çift: IEE (NeFi) – SLI (SiFe)
IEE duygularından utanç duymazlar, onları nasıl arzulayacağını ve elde edeceklerini bilirler. Ancak, tüm sezgisel tipler gibi, cazibenin etrafından dolaşmaya çalışır. Sevgi ve hasretle ilgili sözleri ateşlidir, bakışları ve gülümsemesi baştan çıkarıcıdır. Ancak sarılması belirsiz, dikkatli, bağımlı; verici ve isteyiciden çok baştan çıkarıcı ve soru sorucudur. Öpüşleri hafif ve uçuktur, tıpkı bir kelebeğin dokunuşları gibi. Bunun ötesinde ise kendi inisiyatifiyle ne yapacağını bilemez ve bir şey yapamaz: partnerinin yokluğunda cazibesi belirsizleşir. Bu şekilde hem bir başkasına bağımlı olmanın hem de ilginin karşısında cahil ve kaba gözükmenin korkusunu yaşar.
Hem ILE hem de IEE: tüm dışadönük sezgi tipleri için en büyük zevk başkalarına çaresiz gözüken bir durumdan çıkar yol bulmaktır. Çoğu zaman kendileri için tamamen faydasız sorunları çözerek yaşarlar.
Bir IEE için duygusal sorunlara çözüme erişmek özellikle kolaydır. İnsanların ruhani yapılarını anlayarak onlar için nasıl karşı koymaları imkansız olacak güzel şeyler yapabileceklerini bilirler: karşı cinsle ilişkilerinde olağanüstü başarılıdırlar. Bu yüzden, özellikle gösterdikleri ilgiyle herkesi mutlu etmeye çalıştıklarını da hesaba kattığımızda, hafifmeşrep görülür ve Don Juan olarak anılırlar. Bu Don Juan denilen insanların kadınları çok sevdiği ve kadınlar konusunda başarılı olduğu, ancak aynı zamanda yakınlık kurmaktan korktukları ve sevgilileri hakkında “hayal kırıklığına uğradıkları” da bilindik bir durumdur. Bazı psikoterapistler bu durumu cinsel soğuklukla, diğerleri her kadında aslında kendi annelerini aramalarıyla, başka bir kısmıysa sadece başka erkeklere karşı -bir kocası ya da en azından sevgilisi olan kadınlara daha fazla ilgi gösterdikleri de görüldüğü için- kazanma ihtiyacı duymalarına bağlamıştır.
Ancak gördüğümüz üzere esas olay evli bir kadının ilgisini çekmenin çok daha zor ve bu yüzden çok daha ilgi çekici bir uğraş olmasıdır. Böylece IEE, dışadönüklük ve insanları kendine çekebilme yeteneğiyle gelen yerinde duramazlığı yüzünden hislerinde stabiliteden yoksundur. Avrupa kültüründe cinselliğini baskılayışı ve hislerinin ateşliliği kadınlar için son derece çekicidir. Don Juan'ın duygusal cesaretindeki yakınlık ve anlayışı, inisiyatif alışı ve “zararsızlığı” yüzünden herkes onun yolunu gözler.
Ek olarak ruhani kültürün iki seviyesinde -”yüksek” erkek ve “düşük” kadın- sadece vücuduna değil aynı zamanda ruhuna duyulan ilgi duyulan bir kadının ruhu okşanır. Onun zihni için fiziksel birleşme durumu yönetmenin reddi, partneriyle tamamen eşit olmak ve pozisyonundan vazgeçmektir. Bunun bir sonucu olarak çoğu zaman hem fiziksel hem de zihinsel birleşmeden kaçarlar, ancak “zor durumları” çözmeyi reddetmek kolay değildir. İnatçı, içedönük ama duyduğu çekim ve işle ilgili düşüncelerinde tamamen güvenebileceği bir kadına, yani SLI'ye, ihtiyacı vardır. Eğer onu bulmakta çok geç kalmazsa ve henüz herkesin üzerindeki duygusal gücünü ve cinsel özgürlüğünü bırakabilirse Don Juan'ın başıboşluğu sona erer. İnsanlar ona bakıp “Bu kadar ciddileşebileceğini kim bilebilirdi” der.
SLI evinde kendini doğal konumunda hisseder. Bir şeye ihtiyacı olursa başkalarından tavsiyeye ihtiyaç duymadan neyi nasıl yapacağını bilir. Kendi rahatını gözetmek için belli bir istikrar eğilimi vardır. Hareketleri sakin, hatasız, son derece ekonomiktir. Dışarıdan yaptıkları iş, sanki yaptıklarının bir kısmını bakanın gözünden saklamışçasına harcadıkları efordan daha büyük gözükür. Çevresinden çevresinde olmayan bir şey istemeden verebileceği her şeyi alma becerileri vardır. Tüm içedönük duyu tiplerinin ortak bir özelliği olarak gerçek hislerini yüzünde yansıtmaz ki başkaları iç dünyasını görmesin.
SLI eşit derecede soğuk ve gizemlidir; içedönük etik bir tipse sıcak, ilgili ve sevecendir. Bir ILE nasıl hislerini göstermekten, itiraf etmekten çekinirse bir SLI de duygularını göstermekten çekinir ve duygularının yöneteceği aksiyonlardan ne pahasına olursa olsun kaçınır. SLI rüyalarında ideal partnerini oluşturur, bu da en çok IEE'ye benzer.
Elya isimli öğrenci hayallerinin şövalyesini şöyle anlatıyor: “Yakışıklıdır, şıktır ama hanım evladı da değildir, bakışlarında dikkat yoktur. Hareketleri belirsizdir, keskinlikten uzaktır, hatta biraz sakardır. Büyük, duygulu, şaşkın gözleri vardır. Korku tanımaz, içi güzel dileklerle, hislerle ve kararlılıkla doludur. Herhangi bir anda her şeyden sadece yeni bir fikir uğruna terk edebilir. Ben de onun arkadaşı, yardımcısı ve sevgilisi olmak isterim.”. Adeta korkusuz silahşörler ya da bir peri masalından çıkmış bir deniz kaptanı gibi...
Last updated